Kayıtlar

AY

          Dünya'nın tek doğal uydusu Ay, uzaydaki en yakın komşumuzdur. Gökyüzündeki göz alıcı görünümü nedeniyle uzun zaman tanrıça olarak değerlendirilen Ay, Sümerlerin Sin'i, Mısırlıların Honsu'su, Yunanlılann Selene'siydi. Ay'ın evrelerinin düzenli olarak birbirini izlemesi, zaman olarak ay ve haftanın kökenini oluşturdu ve ilk takvim bu olaya dayandınldı. Yakınlığı nedeniyle gözlemlenmesi son derece kolay olan Ay, binlerce yıldan bu yana titiz incelemelere konu oldu. Yunanlılar, Ay'ın boyutlarını, uzaklığını belirlemeyi ve görünen hareketinin yasalarını bulmayı milattan önce başardılar. XVII. yy'ın başında gökdürbününün bulunması, Ay'ın yüzeyini ve fiziksel özelliklerini inceleme açısından yeni bir çağ başlattı. XVIII. yy'da Newton, Ay'ın hareketini, bunu etkileyen tedirginlikleri ve bu gökcisminin Dünya'ya uyguladığı, en şaşırtıcı göstergesi gelgitler olan etkiyi açıkladı. Yaşadığımız uzay çağının başlangıcından bu yana, Ay hakkındaki b

Ay'ın Evrimi

AY 4,6 MILYAR YIL ÖNCE MEYDANA GELD DARA SONRA SOĞUDU, KATILAŞTI VE FARKLILAŞTI: YÜZEY METEORITLERLE DELİK DEŞİK OLDU. Ay bütün gezegenler gibi, 1,6 milyar yıl önce doğdu. Büyük olasılıkla, gezegenler bulutsusunun bileşimine giren, belli miktarda parçacık ve nesnenin yığışmasıyla oluştu. Bu nesneler, yüzeye büyük bir hızla düşüyor ve kinetik enerjileri hemen ısıya dönüşüyordu. Ay büyüdükçe bu enerji arttı ve yığma sırasında açığa çıkan ısı, en az 400 km derinliğe kadar Ay'ı eritti. Bu kalın mağma katmanı soğuyarak kristaller oluşturdu. Demir ve magnezyum içeren en ağır mineraller bu okyanusun dibine çöktü; kıtalann aydınlık kabuğunu oluşturan en hafif mineraller, yani anortozitler yüzeyde kaldı. Bu farklılaşma, 4,6 ile 4,4 milyar yıl önce meteorit bombardımanının en şiddetli olduğu dönemde gerçekleşti. 3,8 milyar yıl önce tamamlanan bu korkunç bombardıman, kıtaları delik deşik bir duruma soktu Ay'daki en büyük çarpma havzalarının oluşumu, bu büyük felaketin sonuna rastlar. Fark

Hava ve Su

     Yeryüzünde her yerde bulunan ve hayat için zorunlu olan hava ve su, sıradan akışkanlar degildir. Havanın kimyasal yapısının karmaşıklığı ve suyun çelişkili nitelikleri bu iki maddeye de gerçekten şaşırtıcı özellikler kazandırır.      Hava, başlıca bileşenleri oksijen ve azot olan bir karışımdır, bunlar dışında az miktarda su buharı, karbondioksit ve soygazlar içerir. Havanın düşük oranlı bileşenlerinden ozon, atmosferin yukarı katmanlarında bulunur, güneşten gelen ve bütün canlı varlıklar için tehlikeli olan morötesi ışınları süzme gibi çok önemli bir özelliğe sahiptir. Çeşitli kirleticilerle hızlandırmış olan ozon katmanının tahribi günümüzde hem doğa hem de insanlık için endişe verici bir konu halini almıştır.      Havadan farklı olarak saf bir maddedir. Mineral tuzlar çözme özelliği yüzünden yeryüzündeki suyun büyük bölümü içme suyu olarak kullanılmaz. Göl ve ırmaklardan elde edilen içme suyu dünyadaki su rezervlerinin sadece yüzde 0,05'idir. Kimya mantığıyla düşünüldüğünde

DEV GEZEGENLER

JÜPİTER VE SATÜRN, sırasıyla, Dünya çapının 11,2 ve 9,4 katına eşit çaplarıyla, Güneş Sistemi'nin en büyük gezegenleridir. Her ikisi de hidrojen moleküllerinden oluşur; ama merkezlerine doğru inildikçe hidrojen basınç etkisiyle atom ve metal halini alır; merkezlerindeki basınç Dünya yüzeyindeki basıncın 200 milyon katından yüksektir. Bunların gerçek bir katı yüzeyleri yoktur, yalnız kayaçlardan ve buzlardan oluşan merkezi çekirdekleri vardır, bu çekirdeklerin her birinin boyunun Dünya'nın iki katı büyüklüğünde olduğu sanılmaktadır. Oysa çekirdek kütleleri Dünya kütlesinin en az on katına ulaşır. Bu gezegenlerde, hidrojenden sonra en çok bulunan ikinci element helyumdur. Hidrojen ile helyumun, Evren'in temelini oluşturduğu da bilinmektedir. Demek ki dev gezegenler, yersel gezegenlerin tersine, oluşumlarından bu yana çok az evrim geçirmiştir. Atmosferlerinde çok şiddetli hareketler görülmektedir. Nitekim, Jüpiter'in büyük kırmızı lekesi, gerçekte Dünya büyüklüğünde, yani

Radyoastronomi Nedir

BİRÇOK GOKCİSİM, RADYO DALGALARI DA YAYIMLAR. BUNLAR, ÇOĞU ZAMAN BATARYALAR HALİNDE GRUPLANAN RADYOTELESKOPLARLA DİNLENİR İkinci Dünya Savaşı'nın sona ermesinden bu yana, radyo elektrik dalgaları yayımlayan gökcisimlerinin incelenmesi önem kazandı. Söz konusu bu inceleme, Dünya'dan 0,1 mm ile yaklaşık 15 m arasında değişen bir dalga boyu aralığında gerçekleştirilir. Gözlemler, bulutluluk düzeyi ne olursa olsun, hem gündüz hem de gece yapılabilir. Işımayı toplamak için kullanılan ve radyoteleskop adı verilen aletler temel olarak, optik teleskoplardan farklı değildir ve bunlar da, benzer ilkelere göre çalışır. Dalgaları, yansıtıcı bir yüzey toplar ve odağında yer alan bir anten üzerinde yoğunlaştırır. Görünür alana oranla çok daha zayıf olan bu ışıma yükseltilerek, çözümlemek ve kaydetmek için bir alıcıya gönderilir. Radyo dalgaları, görünür ışınımlara oranla çok daha büyük bir dalga boyuna sahip olduğundan, süreklilik gösteren yansıtıcı bir yüzey gerekmez ve incelenen dalga boyu

Dünya'dan Astronomi Gözlemleri

          Gözlem Astronomide önemli bir rol oynar. Yorumlamaya imkan veren kuramlardan yola çıkarak, gökcisimlerinin belirgin niteliklerini ve Evren'den kaynaklanan olayları açıklığa kavuşturur, aynı zamanda, kuramcıların varsayımlarını doğrulayan veya çürüten de gözlemdir. Temel astronomik bilgi kaynağı, gökcisimlerinden gelen çeşitli elektromanyetik ışımalardan oluşur. Bunların çoğu, Dünya atmosferi tarafından, az çok soğurulur veya yansıtılır. Dünya yüzeyinde, oldukça dar iki gözlem « pencere »sinden yararlanılır. ilki optik penceredir ve görünür ışıkla buna çok yakın ışınımları (yakın morötesi, yakın kızılaltı) kapsar, ikincisiyse radyo dalgaları penceresidir ve dalgaboyu yaklaşık 0,1 mm ile 15 m arasında değişen Hertz dalgalarından oluşur.           Astronomide çeşitli aletlerin kullanılmasının amacı, ışımayı toplamak ve bunu, kaydedildiği bir alıcı üzerinde yoğunlaştırmaktır. Daha sonra, kayıtlar uygun bir şekilde işlenerek kullanılan teknikten kaynaklanan hatalar azaltılır v

Gök Bilimi İçin Anahtar kelimeler

Işık yılı: Astronomi biliminde kullan lan, işığın boşlukta bir yılda kat ettiği uzaklığa eşdeğer, yaklaşık 10 trilyon kilometreye eşit uzaklık birimi (simgesi -ıy) Asteroit:  Boyutlan 1 000 kilometreyi aşmayan küçük gezegen. Yıldız: Çekirdeğinde termonükleer tepkimeler gerçekleşen, çok sıcak gazlardan oluşan ve ışık yayan, yaklaşık olarak küresel gökcismi Gökada:  Tutarlılığı çekim gücüyle sağlanan, çok büyük, yıldızlar ve yıldızlar arası maddeler kümesi (Güneş Sistemi'ni barındıran Gökada, büyük G harfiyle gösterilir). Bulutsu: Yıldızlar arası ortamın gaz ve toz bulutu Paralaks:  Ele alınan belirli bir gökcismi'nin Dünya'ya olan uzaklığına eşit bir uzaklığın, bu gökcisminden hangi açı altında görüleceğini belirten açısal birim (seçilmiş olan referans uzunluk, yani temel alınan uzunluk, Güneş Sistemi'nin içinde bulunan gökcisimleri için Dünya ekvatorunun yarıçapı ve yıldızlar için, Dünya yörüngesinin yançapidır). Parsek : Astronomide kullanılan ve paralaksı 1 olan bi

İletişim Formu

Ad

E-posta *

Mesaj *